Sorun Sadece Enflasyon Değil
Bir mal veya hizmetin piyasadaki satış değerini belirleyen ölçü fiyattır. Para kullanımı, devreye girip de piyasayı düzenlemeden önce trampa (değiş tokuş) sistemi geçerliydi. Bir mal veya hizmet satın alacak kişi onun karşılığında bir mal veya hizmet vermek durumundaydı. Bu iki malın birbiriyle değiş tokuş ilişkisi bize göreceli fiyatları verir. A marka saat bin liraya, B marka saat iki bin liraya satılıyorsa bu iki saatin değişim değeri: B = 2A olur. İşte bu ölçü bize bu iki saatin birbiri karşısındaki göreceli fiyatını verir. Normal koşullarda enflasyon fiyatları arttırsa da bu değişim ölçüsü böylece kalır. Diyelim ki saatlerin yapısı, teknolojisi, kalitesi değişmemişken yüzde 50 enflasyon nedeniyle A marka saatin fiyatı 1.500 liraya, B marka saatin fiyatı da 3.000 liraya yükselirse değişim oranı (B = 2A) değişmeden kalır.
A marka ya da B marka saatin piyasa
değerini kim ya da ne belirler? Bu değeri öncelikle o saatin maliyeti belirler.
O saatin imalatında kullanılan malzeme ve girdiler, atölye kirasından ona düşen
pay ve yapımı için harcanan emek gibi maliyet unsurlarının toplamı saatin
maliyetini belirler. Bu, o saat için konulacak fiyatın alt limitidir. Bunun
altında bir fiyatla satılırsa imalatçı/satıcı zarar eder. İş maliyetlerle
kalmaz, o organizasyonu yapıp saati ürettirip satacak olanın da bir miktar
kazanç sağlaması gerekir. Bu da maliyetin üzerine bir kâr payı eklenmesi
gereğini doğurur. Buna göre bir mal veya hizmetin satış fiyatı o mal veya
hizmetin maliyeti ve normal kârdan az olmaz. Normal kâr meselesi tartışmalıdır
ama bir genelleme yaparsak; bir girişimcinin kullandığı sermayeye, üstlendiği
risklere, katlandığı faize, harcadığı emeğe ve zamana karşılık elde etmesi
gereken asgari kazanç normal kâr olarak kabul edilebilir. Bütün bunlar bir araya
gelse de mal veya hizmetin satış fiyatını belirlemeye yeterli olmaz. Son
aşamada fiyatı belirleyen iki güç vardır: Arz ve talep. Satıcı, A marka saati
bin liraya satışa çıkardığında buna talep olmazsa, bir süre sonra satış fiyatını
düşürmek zorunda kalır. Ya da eğer satışa sunulan miktarın üzerinde bir talep
ortaya çıkarsa o zaman o talebe yanıt verecek arz artışı gerçekleşene kadar
saatin fiyatı yükselir. Dolayısıyla bir mal ya da hizmetin satış fiyatını
yalnızca maliyet + kâr hesapları değil aynı zamanda o mal ve talebe ilişkin arz
ve talep belirler.
Fiyatların belirlenmesinde önemli
bir unsur da başka mal ve hizmetlerin de fiyatlarını içeren genel fiyat
düzeyidir. Eğer fiyatlar genel düzeyi artış halindeyse yani ekonomide enflasyon
varsa o zaman saatlerin maliyeti ve dolayısıyla fiyatı da artar. Diyelim ki maliyeti
850 lira olan A marka saat, maliyetin üzerine yüzde 17,7 kâr payı eklenerek 1.000
liraya satılıyor olsun. Eğer enflasyon yoksa satıcı, aynı maliyetleri
karşılayarak aynı malı yeniden üretip satmaya devam edebilir. Buna karşılık
aylık yüzde 5 oranında enflasyon varsa işler farklı gelişecek demektir. İmalatçı/satıcının
bu saati imal edip, vitrine koymakla satması arasında ortalama iki ay süre geçiyor
olsun. Bu durumda mal satıldığında satıcının eline geçen 1.000 liranın satın
alma gücü (aylık yüzde 5 enflasyon nedeniyle) yüzde 10 azalmış yani 1.000 lira,
satıcıya ancak 900 liralık satın alma gücü bırakacaktır. Bir başka bakış açısıyla
satıcı, reel olarak yüzde 17,7 değil yüzde 5,9 kâr elde etmiş olacaktır.
Satıcı, bu fiyatla satmaya devam ederse bir sonraki satışından zarar etmeye
başlar. Bu durumda satıcının yapacağı şey fiyatı 1.000 lira olarak değil 1.060 lira
olarak belirlemek olacaktır. Bazı satıcılar, enflasyonun böyle devam edeceğini
buna karşılık her ay fiyatı artırmasının mümkün olmayabileceğini düşünerek fiyatı
geçmiş enflasyonun da üzerinde artırmaya yönelir. O zaman fiyatı (yüzde 17,7
kâr edecek şekilde) 1.060 lira değil, mesela 1.150 lira olarak belirler. Satıcı,
bunu yaparak kendini korumaya çalışırken enflasyonu hem körüklemiş hem de ona süreklilik
kazandırmış olur. Başlangıçta satıcı kendini korumuş görünse de bir süre sonra
bu durum kendisi aleyhine de sonuçlar vermeye başlar. Geleceğe ilişkin beklentiler
olumlu hale gelmeden bu tür önceden yansıtılmış bir enflasyonun önlenmesi pek
mümkün değildir.
Bunlara ek olarak bir de siyasal
iktidarın piyasanın işleyişine çeşitli yollarla (faizle, kurla, para basarak,
vergilerle, tarım politikalarıyla, teşviklerle vb.) müdahalesi söz konusu
olabilir. Eğer bu müdahaleler genel bir müdahale değil de farklı mal ve
hizmetlere farklı biçimlerde yansıyan müdahaleler biçiminde olursa mal ve
hizmetlerin göreceli fiyatları arasındaki ilişkiler bozulur. Yukarıdaki örneğimize
tekrar dönelim. Diyelim ki hükümet A marka saate yüzde 10, B marka saate (lüks
olduğu gerekçesiyle) yüzde 30 satış vergisi koymuş olsun. Bu durumda A marka
saatin satış fiyatı 1.100 liraya, B marka saatin satış fiyatı 2.600 liraya yükselmiş
olur ve bu durumda değişim denklemi (2.600 / 1.100) B = 2,36A olarak değişir. Vergiden önce 1
adet B marka saatle 2 adet A marka saat değiştirilebilirken, vergi düzenlemesi
sonrası 1 adet B marka saat verildiğinde karşılığında 2 adet A marka saat ve 400 lira alınır hale gelmiştir. Uygulanan farklı satış vergileri sonucu A marka
saatin göreceli değerinde düşüş ortaya çıkmıştır.
Türkiye, son yıllarda bir yandan
çok yüksek enflasyon sorunu yaşarken bir yandan da piyasaya yapılan peş peşe
müdahaleler ve izlenen yanlış politikalar yüzünden göreceli fiyatlar dengesinin
bozulması sorununu yaşıyor. Son birkaç yılda fiyatları taban fiyatıyla
belirlenen tahıllar gibi bazı malların fiyatı açıklanan enflasyonun altında
arttı. Buna karşılık dolmuş ücretleri, tekstil ürünleri gibi bazı mal ve
hizmetlerin fiyatları açıklanan enflasyon, peynir, tereyağı, yoğurt, zeytinyağı
gibi bazı malların fiyatları gerçek enflasyon kadar arttı. Kiralar, özel okul
ücretleri, tatil yeri ücretleri gibi bazı hizmetlerin fiyatları ise her türlü
ölçünün üzerinde arttı. Bu farklı fiyat artışları, fiyatlar arasındaki göreceli
ilişkileri alt üst etti. İki, üç yıl öncenin bir haftalık her şey dâhil tatil
parasıyla bugün ancak uçak biletleri ve havalimanına gidiş geliş taksi
ücretleri karşılanabiliyor. Ya da iki üç yıl öncenin kira bedeli, bugünün
aidatlarına ancak denk geliyor. O nedenle tüketiciler yalnızca fiyat
artışlarına şaşırmakla kalmıyor aynı zamanda göreceli fiyat ilişkilerinin
kopmasının da şaşkınlığını yaşıyor.
Paranın üç temel işlevinden
birisi alış verişe konu mal ve hizmetlerin değerini ölçmektir. Yüksek enflasyon
ve fiyatlar arasındaki görecelilik ilişkisinin kopmasının yanı sıra Türk
Lirasının değer ölçme niteliği de kaybolmuş bulunuyor. Mesela Türkiye’nin 2023
yılında GSYH’si 26 trilyon 276 milyar lira denildiğinde insanlar pek bir şey
anlayamıyor ama bu tutarı 2023 yılı ortalama dolar kuruna (yaklaşık 23,5 lira)
bölüp de 1,1 trilyon doları bulunca GSYH’nin ne kadar olduğu zihninde
canlanıyor. Bunun nedeni Türk Lirasının değer ölçme niteliğini yitirmiş olması.
Benzer bir durum 2001 krizi öncesinde de yaşanmıştı. Türk lirasının değer ölçme
işlevini yitirmesi fiyatların görecelilik sorununun ortaya çıkmasının
nedenlerinden birisini oluşturuyor.
İşin en kötü tarafı, toplumun
yaşadığı bu görecelilik kargaşası yalnızca fiyatlar alanında değil, her alanda karşımıza
çıkıyor. Türkiye, hiçbir zaman gelişmiş ülkelerdeki hukuka, demokrasiye, eğitim
düzenine sahip olmadı ama her geçen gün bir öncekinden daha geriye giderken eski
durumumuzun göreceli olarak daha iyi olduğunu fark ediyoruz. Ve tuhaf bir
şekilde dün eleştirdiğimiz durum, bugün geldiğimiz aşamaya bakınca, iyiymiş
gibi görünüyor.
SİSTEMATİK OLARAK BİR YERLERE YÖNLENDİRİLİYORUZ,AMA NEREYE BELLİ DEĞİL.
YanıtlaSilSağa. Siyasi olarak.
SilKapitalist emperyalist küresel sistem 3.dünya savaşına sürüklenirken Türkiye gibi yeni-sömürge ülkelerin durumu daha da ķötüleşiyor.
SilTürkiye bir sömürge değildir. Atatürk Türkiye'si tam bağımsız üniter bir cumhuriyettir.Bu ülkenin 3. Dünya Savaşı'ndaki pozisyonu ise bellidir.Yurtta Sulh , cihanda sulh. Her zaman izindeyiz Atam.
SilEv var,araba var,hobi bahçesi var.ama bunların giderini karşılayacak para yok.
YanıtlaSilBu sorun giderek yaygınlaşıyor.
SilHocam sizin eski yazılarınıza nereden ulaşabiliriz
SilMahfi hocam enflasyonun sebeplerini saydınız ama fırsatçılığı saymadınız, bizde yıl başında, bayramlarda, petrol zammında, bazı siyasi konuşmalarda vb. fırsat bilinip zam yapılır, ayrıca bu konunun çaresi nedir? Önerileriniz varmı?...
Silİlhami26 Ağustos 2024 15:55
SilSize ne kadar eski lazım?
SAYIN HOCAM, KISACA BUNLAR DAHA İYİ GÜNLERİMİZMİ.
YanıtlaSilHer geçen gün öyleymiş gibi oluyor.
SilBence kötü günler geride kaldı. Şimdi daha kötü günler geliyor.
SilSON 3 YILDA, 10 YILDIR HARCAMADIĞIMIZ PARAYI HARCADIK.HEMDE BİZİM OLMAYAN PARAYI.
YanıtlaSilGüzel bir söz.ESKİDEN BEDAVA YAŞIYORDUK.
YanıtlaSilŞimdi bilet kesiyorlar.
SilGSMH YÜKSELİYOR, MİLLİ GELİR YÜKSELİYOR AMA FAKIRLEŞIYORUZ.NE YAMAN BİR ÇELİŞKİ.
YanıtlaSilGsmh de ilgili yilda alinan dis borç da eklenir. Ayrica enflasyon olduğundan düşük kurlar olmasi gerekenden düşük tutulunca gsmh şişkin görünüyor .
SilGSYH'deki yükselişin önemli bir bölümü kur illüzyonu kaynaklı o nedenle hissedilmiyor.
SilKoç sabancı ve 5 linin parasıda Gshy ye dahil millet kendini zengün sanıyor
SilFakirleşmiyoruz. Olanaklarımız artıyor ama daha fazlasını istiyoruz.Çünkü gelir adaletsizliği nedeniyle daha fazlasına sahip olanları daha fazla görüyoruz.
Sil1-ulusal paranın alım gücü azalıyorsa eskiden alabildiklerini alamıyorsan bu fakirlikdir
Sil2- en varlıksızlar her yıl emlak enflasyonu oranında daha fazla fakirleşmeye devam ediyor
3- en varlıklılar her yıl en az emlak enflasyonu oranında veya iki mislinde zenginleşmeye devam ediyor
ÜLKE OLARAK KONKORDOTAYA NE ZAMAN BAŞVURURUZ HOCAM.
YanıtlaSilÜlkeler iflas etmez.
SilBu gidişle ENFLASYON sonucu,İFLASYON olabilirmi hocam.
YanıtlaSilÜlkeler iflas etmez.
SilSAYIN HOCAM HÜKÜMET ÇOK RAHAT GÖRÜNÜYOR.SIKINTILI GEÇEN BİR EMARE YOK.
YanıtlaSilŞunu anladım, BAZ etkisi YAZ etkisidir.ama KIŞ geldi.
YanıtlaSilEvet.
SilÖnümüz kış. İşimiz iş.
SilBütün bunların nedeni AKP ile 2002 den beri üretim terk edilip piyasadaki paranın tüketime emlak-inşaat-arabaya yatırılması ile oldu toplumun aklına paranı emlak-inşaat-araba ya yatır artacak algısı yerleşdi emlak-inşaat-araba aşırı talep sonucu durdurulamaz şekilde pahalılaşdı ve enflasyon böyle gelişdi bu üçlüden sadece araba fiyatlarında pahalılaşma durdu nedeni elektrikli arabalara geçiş dönemi yaklaşıyor ve piyasada rekabet oluştu şimdi enflasyona neden olan emlak sektörü var devlet isterse emlak sektörünü hemen ucuzlatır bu iş için devletin elinde sayısız imkan var fakat AKP emlak fiyatlarının düşmesini istemiyor bu sebeple enflasyon ülkemizde düşemez zaten düşecek dedikleri enflasyon rakkamı 40% fakat emlakda enflasyon faizin üstünde gerçekleşir faiz 50% ise emlak 70% artar bu durdurulmadığı takirde halkın sadece üst gelir gurubu 30% haricindeki geri kalan toplum hergün daha fakirleşecek.
YanıtlaSilSiyasetçilerin payı hesaplarda neden yok hocam? O bedel de büyük bir çarpan. Sonuçta adamlar piramidinin tepesinde. Yani etçiller
YanıtlaSilSiyasetçiler piramidin orta segmentindedir. En üst te ise kuresel sermayenin en büyük baronlari var. Siyasiler.de zaten bu baronlara çalışırlar.
SilSizin tahmininize göre batışımız ne zaman ilan edilir acaba hocam.
YanıtlaSilÜlkeler batmıyor.
SilMoratoryum olabilir ama düşük bir ihtimal.
SilHocam elinize sağlık. Hocam Ahlat Saray’ının maliyeti 1,2 milyar...
YanıtlaSilBu bilgi için teşekkürler.
SilKaç m2 kullanılabilir alan var ona bakmak lazım maliyet fazla mı değil mi anlamak için.
SilKullanılan malzeme ve işçilik de maliyeti belirler.
SilSaygıdeğer hocam, ekonomi bir beklentiler ağı diyebilir miyiz? Sonuçta herkes kendi beklentisine göre kendisini sağlama almaya çalışıyor, aynı bu yazıda saat satıcısının fiyatlarını enflasyonun üzerinde arttırması gibi.
YanıtlaSilEğer öyleyse, bu beklentileri olumlu yöne çekmek için hükümetin izleyebileceği yapısal reformlardan başka bir yol var mı? Elbette hepimiz daha iyi adalet, yönetim ve demokrasi istiyoruz ancak bunlar pek de yakın zamanda gerçekleşecek şeyler gibi görünmüyor. Yazılarınız için teşekkürler.
Başka bir yolu yok Taceddin Bey. Mesela 2001 krizinde birkaç yapısal reformla (bankacılık reformu, kamu mali disiplinin sağlanması, bazı vergi düzenlemeleri gibi) sorunu çözebilecek ve AB tam üyelik müzakeresiyle de bütün beklentileri düzeltecek güze sahiptik. Bugün çok daha kapsamlı reformlar yapmamız gerekiyor. Çünkü o günden bugüne her alan da geriye gittik. Ne o dönemdeki iyi kötü var olan hukuka ne yarım yamalak da olsa sahip olduğumuz demokrasiye sahibiz bugün. Dolayısıyla bunları çözmeden altyapıyı düzeltmeden beklentileri iyileştirme şansımız bulunmuyor.
SilÇok yerinde bir tespit.
SilFosil yakıtları kullanmaya dünya devam ederse dünya ısısı her 10 yılda (0,20° C)artıyormuş 25 yıl sonra dünya ısı artışı (2 °C)ye ulaşınca (şu anda ısı artışı 1.5 °C)Türkiye toprakları tamamen kuraklaşacakmış dünya yüzeyindeki ormanların 13% ü yok olacakmış.Dünya ülkeleri umursamazca hala fosil yakıt projeleri yapıyorlar Türkiye cop28 e CB ve 1000 kişi ile gitti ve fosil yakıt sonlandırma anlaşmasına imza atmadı.kırılgan ülke statüsünde yer alıp yardım almak istiyor.
YanıtlaSil25 değil 10 sene sonra 2034 de ısı artışı (1.7 °C) olunca sera iklimi nedeniyle sıcak yerlerden soğuk yerlere göç başlar tarımsal kuraklık başlar . küresel ısınmayla birlikde çok şey değişecek kıymetli olanlar kıymetsiz kıymetsiz olanlar kıymetli olacak açgözlülüğün hiç faydası olmayacak.Türkiyenin küresel ısınma ile ilgili bir yol haritası yok.
Bir eyler yapmaya çalışanlar var ama çok yetersiz.
SilKüresel ısınma bir safsatadır. Dünya'yı dizayn eden büyük ailelerin bir kandırmacasıdır.
SilAdsız26 Ağustos 2024 14:19
SilHangi ailelermiş onlar?
açgözlülerin yarattığı ve hala açgözlülüklerini devam ettirdikleri dünyadaki yaşamın sonunu getirebilecek sorundur
Silhttps://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-59564178
Silbbc nin 2021 de yapdığı bir çalışmaya göre ülkemizde gelir gurubuna göre CO2 salımı yapanların yüzdesi
Türkiye'de kişi başı karbon salımının ortalama 6 ton karbondioksit eşdeğeri (CO2e/kişi) olduğunu söyleyen rapora göre, en alttaki yüzde 50'nin salımı 3,1 tondan daha az. Buna karşın en üstteki yüzde 10'ın salım miktarı 22.6 CO2e ile bunun yedi katından daha fazla.
Kanadada CO2 vergisi
SilKanada şu anda salınan ton karbondioksit başına 50 Kanada Doları vergi alınıyor
Bu toplanan para CO2 ile mücadele amaçlı kullanılıyor ağaçlandırma fosil yakıt tüketimini sonlandırma bilimsel ve arge çalışmaları
https://ticaret.gov.tr/blog/sektor-haberleri/kanadada-karbon-fiyatlamasi-ve-karbon-vergisi
"Kiralar, özel okul ücretleri, tatil yeri ücretleri gibi bazı hizmetlerin fiyatları ise her türlü ölçünün üzerinde arttı."
YanıtlaSilYillar once ev fiyatlari ile ilgili yazinizda barinma krizi geliyor demistim. Bana inanmamistiniz Mahfi bey. Piyasanin icinde oldugum icin tahminim tuttu. Yapisal reform kiralamalardada yapilmali. Kiracilar %25 ile 2 yil evlere coktuler ve simdi kiralik ev arzi azaldi. Kanunlar kiracidan yana. Mulkiyet hakki bolsevik terorle karsi karsiya. Bolsevik yontemler bolsevik kitliklar getirir.
Ali Bey aslında barınma krizi yok, kötü yönetim krizi var. Durduk yerde nas söylemiyle faizi düşürmeseler bugün bunların hiçbirini yaşamıyor olacaktık.
SilHocam, içinde bulunduğumuz dönem öyle bir hal aldı ki fiyat artışlarına ne kadar laf edip ilk karar olarak almamayı tercih etsek de ikinci karar da "ne zamlanmadı ki" diye teskinle her defasında yeni fiyat, fiyat kabulümüz oluyor. İş bu durum fırsat bilinip de şirketlerin astronomik kâr hırsı devreye girince de girdi maliyetini (suni) sebep gösterip bilançolar avuç ovuşturtuyor.
YanıtlaSilBirde böyle dönemlerde kötü mal iyi mal ile ayrıştıralamayacak kadar yukarda fiyat yakınlaşması yaşıyor. eskiden kötü mal fiyatından anlaşılırdı şimdi nerdeyse kötü mal daha pahalıya satılır durumda oluyor.
B=2A iktisadi düzlemde denkliğini koruyabilir belki ama ticari ahlakın bittiği, ekonomik algının yerle bir olduğu piyasada çok çabuk terse döner A=2B olur. bkz. tağşişli zeytinyağı ürünleri.
Doğru tespit.
SilYaziniza yazacak pek bir sey yok maalesef. Kusursuz anlatiminiz için çok tesekkurler.bu ulkede yatirim yapmak, yapabilmek, bunun için ugrasmak sadece mantiksiz. Ama yasayan insanlarin yapabilecek pek bir seyi de yok, herkese sabir diliyorum. Gencleri pek bilmem ama dediginiz gibi önceden simdiye kiyasla fazla bir ulkeymisiz. Suani gelismis Afganistan gibi gorebilir z kusaklarimiz
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilEkonomide olduğu gibi ahlakta da geriye gidiyoruz. Eğitimde, hukukta, saygıda vb
YanıtlaSilMaalesef öyle.
SilParanın İşlevleri
SilParanın Birinci İşlevi Giderlerin Ödenmesi
Paranın İkinci İşlevi Hesap Birimi Olması (Ölçme ve Değer Biçme)
Paranın Üçüncü İşlevi Değer Muhafazası
Bu açıdan bakınca bizim paramız, bu 3 işlevin en az 2 sini yitirmiş durumda, mesela değer muhafazasında sıfır puan, ölçü birimi olmasında yüksek enflasyon nedeniyle sanırım bunun herkes farkındadır, neyin fiyatının gerçekte ne olduğu belli değil sıfır puan, giderlerin ödenmesi belki oradan 0.75 puan felan. İşin en kötü tarafı paramızın bu şekilde fonksiyon kaybına uğraması, hepimizin her bir vatandaşın fonksiyon kaybına uğraması anlamına geliyor. Bir diğer olumsuz noktada, evet devletler batmaz yada iflas etmez ama YIKILIR ve yerlerine yeni devlet veya devletler kurulur. Bu tarihte hep böyle olmuştur. Kaldı ki yıkılan devletlere bakarsanız, özellikle son dönemlerinde paralarında korkunç değersizleşme görürsünüz. Bu kadar karamsar olmak istemiyorum ama sanırım tespitlerim de doğru. Umarım bir çıkış yolu buluruz.
Saygılar.
M.D.
Değerli yazınız için teşekkürler!
YanıtlaSilSağ olun.
SilHocam emeğinize sağlık. Her zamanki gibi yerinde tespitler yapıp bizleri bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederiz.
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilUzun yıllardır uygulanan irrasyonel ve antirealist poltikalar neticesi artık "dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç..." Tüketicinin ve yatırımcının kafasına, tasarruf etme, kazayla tasarruf edebilirsen de TL'de tutma gerçekleri kazındı. TL değer ölçütü ve değer saklama aracı olma özelliklerini çoktan kaybetti, sadece mecburi bir mübadele aracı niteliğinde...Türkiye ekonomisi neredeyse parası olmayan bir ekonomiye dönmüş durumda. Eline TL geçen bundan nasıl kurtulsam diye bir an önce harcıyor veya yabancı paraya/yabancı paraya endeksli varlıklara yatırıyor...Türkiye ekonomisinin öncelikle TL'ye güveni kalıcı şekilde (carry trade ile degil) sağlayacak radikal bir ekonomi yönetimine ihtiyacı var...Fiyat mekanizması darmadağın olmuş...ekonomide kaynak tahsisinde ve yatırım kararlarında temel unsur olan fiyat mekanizması normalleşmeden ekonomi sağlıklı bir rotaya giremeyecektir.
YanıtlaSilEkonominin düzelmesi en kolayı
SilYazınız için sağolunuz. Değerler,gerçekler ve beklentilerle ilgili bağlar kopunca bir belirsizlik ortamı oluştu ve devlet dahil tüm piyasa "kafasına göre" takılmaya başladı .Bu durum sürdükçe rahatlama ortamı çok uzak görünüyor.Bence bu günler görece olarak iyi günlerimiz...
YanıtlaSilSağ olun.
SilHocam yaptığınız tespit çok doğru. Mesela bakkaldan tütün ürünü aldık diyelim. Yanında da çakmak alırız. Çakmağın fiyatı aşağı yukarı bellidir. Bugün çakmak 10 lira deseler tamam deriz. 20 lira da deseler tamam deriz. Halbuki arada %100 fark var. İnsanlar fiyat algısını tamamen yitirmiş durumda. 2001 krizinde dünya iyi durumdaydı sanırım. Olası bir 2025-26 krizinde dünya da kötü durumda iken sizce halimiz nasıl olur? Sonuçta 2001 öncesi bir durum yaşıyoruz.
YanıtlaSilEvet güzel bir örnek.
SilHocam enfeksiyon gibidir enflasyon diyebiliriz. Ekonomik değerler şaşar. Yapılan yanlışlar(virus) bunun derinliğimi gösterir.
YanıtlaSilDoğru.
SilEkonomi düzelirde sayın hocam bu ahlak sorunu ne olacak inanın hiçbir fikrim yok . Hoş bence bugün ki sorunumuzunda en büyük sebeni ahlak ve küreselcilerin türkiyeye biçtiği rol . Bakıyorsunuz ingilterede bile göçmenler direk öldürücü yerlere bıçakları saplıyor . Dünya bu lakayitliği kaldırmıyor , birşey isteniyor yada birşeye hazırlanılıyor. En büyük sıkıntıyıda biz çekiyoruz . Bir ev arabaya ömür stres içinde geçiyor. Ama sizde şahit oluyorsunuzdur , toplum içinde öyle hareketler görüyorum ki müstahak diyorum . Daha bir kedi , köpek meselesi çözülemiyor . En büyük sorunumuz ise hukukta gecikme yada tıkanma . Hukuk un hızlı işlediği yerde insanlar yanlış yapmaktan korkuyor fakat günümüzde oturmuş ülkelerde yeni dünya düzeni yürüsede bizde yürümüyor. Youtube , tiktok gibi yerlerdeki hızlı para ve ortaki hayatları görenler hızla yozlaşıyor, fakat o hızda hukukun baskısını hissetmiyor . Bu sefer düşene bir tekme misali herkes birbirini kazıklama derdinde
YanıtlaSilAynı kanıdayım. Ekonomi düzelir ama ahlak, hukuk, demokrasi nasıl düzelir?
SilYapısal reformlarla her şey düzelir.
SilBu durumun sürekliliğide beklentisel enflasyonu oluşturuyor.
YanıtlaSilEvet.
SilEvet "Expectational Inflation and Its Impacts on Emerging Markets" kitabında James Donovel bu konuyu detaylıca işlemişti. Değindiğiniz için teşekkürler.
SilOrtalama zekâ seviyesine sahip, belli bir eğitim düzeyinde olan, olaylara ve durumlara kişilerden bağımsız olarak objektif şekilde bakan objektif vatansever bir kişi
YanıtlaSil1- Ekonomi
2- Adalet(Hukuk)
3- Geçici sığınmacılar ve kaçaklar
4- Eğitim
5- Liyâkatsizlik
6- Tarım
7- Ahlak
Gibi birçok alanda ülkenin çok kötü bir durumda olduğunu görür.
Görüyor.
SilHocam, tek kelime ile kolaylaştırıcı, anlaşılır mükemmel yazı dili ifade etmişsiniz. Rabbim size sağlık ve uzun ömür versin de sürekli yazın.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Elden geldiğince yazıyorum.
SilKazanda ki kurbağa gibiyiz
YanıtlaSilO bizden daha iyi durumda olabilir.
SilEn çok üzüldüğüm konu da, çok iyi eğitimli gençlerin ümidi kalmadı. Bir ataba bir ev almaları çok zor. Ama, yanıbaşında hazine arazisine gecekondu yapmış, sonra devlet affetmiş(kime sorduysa) kat karşılığı vermiş krallar gibi geçiniyor. Veya kayıtdışı çalışan Suriye ve Irak arapları, Türkistan bölgösinden gelenler, Afganlar ve doğudan gelip ege akdenizde sahillerde kayıtdışı iş yapan kürtler çok mutlu. Ama eline diken batsa çıkaracak hekim kalmayacak yakında.
YanıtlaSilMaalesef.
SilGecekondu arsızlığı ülkenin en büyük ahlaki sorunlarından birisidir. Yaptıklarının hırsızlık olduğunu asla kabul etmiyorlar.
Sililk önce büyük şehirlerde kamu arazilerinin mafialarla şehirlere göç edenlere satılması imarsız evler yapılması ile başladı belediyeler devlet kamu hukuk sistemi hepsi göz yumdu defalarca affedildi yapanların hepsi şimdi çok zenginler çok büyük adaletsizlik halkın bir kısmı devletin yani hepimizin arsasına devlete ödeme yapmadan sonradan imarsız olduğu için devlet inşaat ruhsat harcı kadar para aldı ben devletden bir kuruşluk bir şey almamış devamlı vergi ödemiş T.C.vatandaşı olarak hakkımı haram ediyorum.
SilBu konuda yazılan her şeye katılıyorum. Hazine arazisi yani hepimizin arazisine önce gece kondu, sonraki seçim bir kat, sonraki seçim bir kat, sonraki seçim bir kat daha 6 kat dikmiş, beş kuruş vergi yok üstüne neredeyse her yıl vergi affı edinilen mal bana göre de külliyen haram. Ama herkesin içini rahatlatacak bir şeyler yazabilirim bu konuda. Artık her yer tutulmuş durumda, yani şu an kimse bunu yapamıyor ve yapamayacak (izin verilmiyor verilmeyecek) bu elde var 1. İkincisi şu anda oralara dikilen binaların sahipleri ya öldü gitti ya da can çekişiyor, çocuklarına miras kaldı amaa, onları da oralarda oturtmayacak lar, yok kentsel dönüşüm yok depreme uygun değil, çökecekler ve çöküyorlar da, senin 100 m2 dairen mi var, ver üstüne 3 milyon daha al sana rezidanstan 50 m2 daire olacak, aidatı zaten kira kadar olacak, en fazla belki 5-10 yıl daha sonra oturamayacaklar oralarda ve gidecek yerleri de olmayacak. Yada diyecekler buranın rayiç bedeli şu kadar, al sana 500 bin istimlak ettik hadi sana güle güle, sit alanı yaptık bilmem ne yaptık, bu yasaların hepsi çıktı. Bu beyinsizlerde dört nala giderek oy verdi, tekrar tekrar seçerek onayladı. Bu konuda herkesin içi rahat olsun arkadaşlar, HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK. Mesele o ki bizim gibi insanlardan beyinsizler çıkıp ta vah vaah yazık diye üzülmesin bu haramzadelerin veletlerine.
SilSaygılarımla
M.D.
Sevgili üstat merhaba. Her zamanki gibi oldukça anlaşılır ve nitelikli bilgilerle dolu yazınız için teşekkür ederim. Ellerinize sağlık.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Cafer Bey.
SilÇok güzel yazı. Hocam, birisi bana yetki verse, sabaha karşı bende meclisi toplalıp iki kanun çıkarmak isterim. Hani hep gece yarısı çıkıyor ya alengirli işler kanunları. :) 1. madde vadeli ticareti yasaklarım. Kredisi olan banka ile çözsün derdini. 2. madde çek ve senet arkası tüm yaptırım ve cezaları kaldırırım. Vadeli alan veren düşünsün. Veeee şirketlerin borçlanmasını özsermayeleri ile sınırlarım ki, parası olan ticaret yapsın. 😁😁😁
YanıtlaSilSağ olun.
SilHep yapısal reform deniyor. Anlamıyorlar. Çıkıp açık açık deyin ki
YanıtlaSilYasama,yürütme , yargı bagımsız olmalı
1 imza ile karar alınmamalı
Diyanetin bütçesinin, milli eğitim bakanlıgından fazla olmaması lazım
Devletteki memur sayısının düşürülmesi lazım.
Külliyeden dolmabahçeye geçilmesi lazım.
Özel uçakların satılması lazım gibi bir çok şey olmalı..
Onları diyoruz zaten. Olayın ekonomiyle sınırlı olmadığını, hukuktan, demokrasiden başlayarak yapısal reformların yapılması gerektiğini bıkmada usanmadan yazıyoruz.
SilSözün özü akp iktidarından kurtulmadan hiç bir şeyin düzelmeyeceğidir. Etkisiz muhalefetin koltuklarını (maaşını) bırakıp sine-i millete dönmesi gerekir.
YanıtlaSilKi bu hiçbir zaman mümkün olmaz.
SilSine-i millet çözüm değildir. Çözüm yeri maşer-i vicdanda yara açmayacak usuller ve tatbikler icra ederek, iktisadi inkişafın müeccel olmasını sağlayacak siyasi sevkülceyşler iktiza ettiğini milletin nokta-i nazariyesine getirmektir. Bunun da yeri Gazi meclistir. O yüzden Halk Fırkasına bu cihette yapılan tenkitleri hakkaniyet dairesinin dışında telakki ediyorum.
SilBu telakkinize katılmıyorum.:)
Sil14:37 Anlayan oldu mu acaba?
Silmustafa yüksel27 Ağustos 2024 10:39
Sil85 yaşındayım. Kullandığım Türkçe'nin, neslinizin aşina olmadığı bir üsluba haiz olduğuna vakıfım. Mamafih, ahlaki kaidelere riayet edildiği müddetçe, her türlü tenkide açığım ve iktisadi mevzulara siz gençlerin nazariyesinden yaklaşma gayreti içindeyim. Lakin, edep hudutlarını aşan ve tenkitten daha çok ,alay etme niteliğine haiz yazılarınıza misliyle mukabele etme niyetinde olduğumu da bilmenizi isterim.Hürmetlerimle,
Adsız26 Ağustos 2024 14:37
Silİmza Gazi Mustafa Kemal . :))
Bu nasıl Türkçe amcacım?:)
Tane tane anlaşılır bir biçimde anlatmışsınız. Teşekkürler.
YanıtlaSilSağ olun.
SilKaleminize sağlık, sizin gibi değerli insanlarımızın bu yorumlarını bizler kadar yöneticilerde dikkate alsa , geleceğe dair güvenimiz artacak. Ancak maalesef ben yaptım oldu politikaları ile bu günlere geldik.Pandemi döneminde Tüm dünyanın tersine uygulanan ekonomi politikaları ve bunlara sebep olanların da hatalarını kamu oyu önünde kabul ederek işe başlamaları inancımızı artırırdı belki ama o da yok maalesef , bu sebeple kimse geleceğe güvenle bakamıyor . Umarım herkesin aklı başına gelir de düzeliriz… Başka Türkiye yok !
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilGıda fiyatlarında bu yaz pazarda görece diğer sektörlere göre bir durulma var Alladdin Aktaş’ın geçen hafta yazdığı gibi bir bardak çay fiyatının UPS kablo fiyatını geçtiği durumları açıklamak zor piyasa kendiliğinden oluşmalı evet ama bir kargaşa var kim neye göre fiyat koyuyor açıklanamıyor
YanıtlaSilYanlış politikalar izlendiğinde genellikle bu tür kargaşalar ortaya çıkar.
SilDevlet müdahale etmeli.
SilDevlete kim müdahale edecek??
SilUluslararası kuruluşlar.
SilDeğerli hocam, bu sarmaldan kurtulmanın peki imkanı yok değil mi? Sizler hep ekonomi tarafı ile ilgileniyorsunuz malum olduğu üzere, ancak bu felaketin toplumsal etkisi nasıl olacak o düşündürücü/merak uyandırıcı...
YanıtlaSilHayır tam tersine ben çözümün ekonomi dışında olduğunu anlatıyorum sürekli. Hukukun üstünlüğünü sağlamadan, demokrasiyi, erklerin bağımsızlığını gerçekleştirmeden, laikliği yeniden yerine oturtmadan ekonomiyi düzeltemeyiz.
SilEylül 2021 ile Haziran 2023 arasında tarihte görülen en "ilginç" ekonomi deneylerinden birisi ülkemizde uygulandı maalesef. Bunun sonuçları da özellikle sabit gelirliler ve orta sınıflar için korkunç oldu.
YanıtlaSilAslına bakarsanız bu yeni de değildi. Türkiye daha önce benzeri deneyleri hem Tansu Çiller döneminde hem de AKP döneminde daha kısa vadeli olarak uygulamış ve benzer sonuçlarla karşılaşmıştı. Ne yazık ki hatalardan ders çıkarma yeteneğimiz yok.
SilBundan sonra yapmayız.
SilBunun bir hata değil bilinçli bir tercih olduğunun çoğumuz farkındayız diye düşünüyorum.
SilSorun Sadece Enflasyon Değil , hukuk. Hukuk düzelince her şey düzelir.
YanıtlaSilEvet, önce hukuk, sonra gerisi gelir.
SilEn önemlisi eğitim bence.
SilHocam teşekkürler, TL nin değer/değişim ölçüsü olma niteliğini kaybetmesinin bir nedeni de gelir dağılımındaki aşırı bozulmadır. Bu arz- talep dengesini bozuyor. Fiyatlar arz- talebe göre değil, ticaret ve hizmet erbabının ''sürümden değil birimden kazanma'' aç gözlülüğüne neden oluyor. Tüik 10 yıldır enflasyonu gerçeğin yarısını açıklıyor. Satıcı maliyet vs bakmadan ENAG ve üstü fiyat belirliyor. Aynı mal veya hizmet 100 tl ye de 1.000 TL ye de satılabiliyor. %10 luk bir kesim, fiyatına bakmadan korkunç paralar harcıyabiliyor. O yüzden sosyal ve hukuk alanında olduğu gibi, ekonomide de iktidar ''altta kalanın canı çıksın'' modeli uyguluyor. Yani, Türkiyemiz Hobbes in ''Doğa hali'' ne doğru hızla savruluyor.
YanıtlaSilEvet tabii yüksek enflasyonun gelir dağılımını bozmak gibi bir kötülüğü de var.
SilSanki bu is karakolda bitecek gibi duruyor..
YanıtlaSilHocam yapısal reformlar yapılmadan ,sadece para politikalarıyla kalıcı düzelme yaşanabileceğini düşünmüyorum ben. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
YanıtlaSilBu işin sadece para politikasıyla çözülmeyeceğini anlatmaya çalışmaktan dilimde tüy bitti.
SilBu butce açığının sürdürülebilirliği konusunda şüpheliyim. Zira bütcede 650 bin lira civarında bir faiz ödemesi var. Enflasyon ve bor para bulma ihtiyaci her gecen gun arttiyor. Ekonomik daralmadan dolayi vergi gelirlerinde azalma var oda kumilatif olarak yil sonu butce acigini 1 trilyon 780. Civarin da öñgörüyorum. Bu ekonomi yonetiminin bu baskıya daha ne kadar dayanir bilemiyorum kısacasi belirsizlik cok kotu
YanıtlaSilHayır yanılıyorsunuz. Ilk 7 ayda 800 mikyar tl yi aşan bütçe acigimuz var. Ancak 2023 yılının temmuz ayindan 2024 yili temmuz ayi arasinda yani bir yilda su anda zaten 1.4 trilyon lirsta yakin acik var. 2024 sonunda bu gidişle 2.2 ila 2.5 trilyon lira arasinda açık kacinilmaz görünüyor. Bu da gsyh nin en az % 6 si demektir.
SilEğer yüksek enflasyon ve Türk Lirası'nın değer kaybı bu kadar ciddi bir sorun yaratıyorsa, neden birçok kişi hala Türk Lirası cinsinden varlıklarını korumaya devam ediyor ve dolara geçiş yapmıyor? Bu durum, Türk Lirası'nın hala belli bir güvenilirlik taşıdığını göstermiyor mu?
YanıtlaSilBunu daha önce birkaç kez yazdım, belki gözünüzden kaçmıştır. An itibarıyla bankalar Türk Lirası mevduata % 50 dolayında faiz veriyor. Dolara geçmek de serbest. Doların faizi ise binde 1. Dolayısıyla TL mevduat hesabı açıp yüzde 40 (net) faizi alıp dolara geçerseniz o yüzde 40 birden dolar faiziymiş gibi olur. Buradaki anahtar nokta dolar kurunun oynamamasıdır. Ki MB de onu sağlıyor zaten. Kur serbest kalsın TL mevduata para yatıracak kimseyi bulamazsınız.
SilHocam affınıza sığınıyorum ama bu iş nasıl olacak anlamadım.
SilMerkez bankası piyasadan dolar alıp biraz rezerv doldursa kuru tutuyor diyorsunuz.
Piyasadan dolar almazsa kur düştü, ihracatçı perişan , rezervler bomboş diyorsunuz.
Faiz artırmasa , böyle saçma politika olur mu, dışardan para gelmiyor diyorsunuz.
Faiz indirmese, carry trade oldu.Çok faiz veriyoruz. İndirim yapalım, faiz yükümüzü azaltalım diyorsunuz.
Nasıl olacak bu iş?
Hocam mevcut ekonomi yönetiminde bahsettiğiniz yapısal reformları hayata geçirecek güven,özveri ve tecrübe var mı sizce?
SilSevgili Adsız 14:17. Anladığım kadarıyla siz de beni arada bir okuyorsunuz. Çünkü artık yapısal reformlar demekten yoruldum. Bu sorularınızın yanıtı orada. Bunları yaparsak her şey normale gelmeye başlar. Ne kuru tutmamıza, ne ikide bir faizle oynamamıza gerek kalır. Kimseye de carry trade yaptırmamız gerekmez. Yeter ki yapısal reformları yapalım. Üç yıldır söylüyorum faiz tek başına bu sorunları çözemez diye. Bu sefer de soruyorlar yapısal reformlar nedir diye. Kitap yazdım diyorum.
SilAdsız26 Ağustos 2024 14:18
SilBence yok. Ama bizler de onlara hakettikleri cevabı verecek güven,özveri ve tecrübe yok.
Şimdi herhangi bir XYZ holding aile şirketinin elindeki en kıymetli şirketi adı mühim değil bir müdüre emanet etse. Müdür cahil diplomasız işten de zerre kadar anlamıyor ama fabrikadaki işçilerin yüzde 35 i müdürün cahil ve müdür olmasıyla gurur duyup koşulsuz müdürün ardında koşsa. İşçilerin de yüzde 15 i holding sahibine uyuz olduğu için müdürü destekler görünse. Kalan işçilerin bir kısmı maaşımı alırım gerisi beni ilgilendirmez dese. Şöyle yüzde 20-30 gibi bir işçi grubu da fabrikanın müdürünün beceriksiz ve yalancı olduğunu görüp fabrikanın batmaya doğru gittiğini bağırsa çağırsa ama kimseye lafını dinletemese. Soru 1. Bu fabrikanın sahibi müdürü işçiler greve gitmeden nasıl değiştirebilir? Soru 2. Müdür fabrikanın gelirini göstere göstere cebe attığı halde patron bu fabrikayı daha ne kadar açık tutabilir? Soru 3 Patronun müdürden fabrikayı kara geçirecek bir hareket beklemesi ne kadar akıllıca olur?
SilMahfi Eğilmez26 Ağustos 2024 14:45
SilHayır hocam.Aksine sizi düzenli okuyorum ve yapısal reform ihtiyacına geçmişten bugüne yaptığınız vurguyu biliyorum.
Ancak bahsettiğiniz reformlar genellikle makro düzenlemeler ve sonuçları orta ve uzun vadede on yıllar sonunda ortaya çıkacak köklü değişiklikler.
Ancak kısa vadede yapılması gerekenler ve atılması gereken adımlar var ve bunların kısa vadede sonuç vermesi gerekiyor. Yani size yaptığım eleştiri şu; ekonomi yönetimine yapısal reformların yanında, öncelikli izlenmesi gereken yol planına dair sunduğunuz önerilerin , daha sonuçları ortaya çıkmadan , tersini söylüyorsunuz. Sebep olarak da , yapısal reformlar yapılmadı, o zaman 6 ay önce -1 yıl önce söylediğimin tersini yapsınlar diyorsunuz. Üzülerek söylemek istiyorum ama burda çelişki var. Saygılarımla,
Ben yapısal reformları ilk kez 1980'lerin sonunda dile getirmeye başladım. 1997'de yapısal reformlara başlanmadığı için Hazine Müsteşarlığından istifa edip ayrıldım. Şimdi siz diyorsunuz ki on yıl lazım. Doğru en az on yıl lazım. Ama bu adımlar on yıl önce atılsaydı, demokrasimizi, adalet sistemimiz, eğitim sistemimizi düzeltmeye girişseydik şimdiye sonucu almış bambaşka bir ülke olmuştuk. Biz tam tersini yaptık: Başkanlık sistemine geçtik. Ben kısa vadede faizi artırarak çözüm için ilk adımı atmamız gerektiğini ama yanında hemen yapısal reformlara girişmemiz gerektiğini söyledim hep. Öyle olmadı. Faizi artırdık gerisini yapmadık. Faiz, tek başına mucize yaratamaz. Düne kadar haram dediğimiz şeyden bugün kurtuluş mucizesi beklemek inanılmaz bir çelişki ayrıca. Öte yandan yapısal reformlar on yıl alacak olsa bile bunlara başlanmış olsa hemen beklentiler düzelmeye ve enflasyon ve ekonominin diğer sorunları üzerinde olumlu etkiler görülmeye başlar. Ne zaman bunları söylesem "e o uzun zaman alır bize hemen çözüm lazım" deniyor. Öyle bir çözüm yok. Ekonomiyi hemen bozabilirsiniz ama hemen düzeltemezsiniz.
SilEn zahmetsiz kazanılmış para, tasarruf edilendir.
YanıtlaSilHocam şahsen,
Tasarruf kötü yönetilen ekonominin, kötü zihniyetteki üreticinin, fahiş fiyat artışından korunmak isteyen gereksiz harcama yapan stokçunun dizginlenmesine çare olur.
Bir yerde alım/harcama duygusu "ölçülebilen gerekliliklerle" sınırlanırsa ve azalırsa fiyatlar genel seviyesi doğru değerlere gelecektir.
Daha önce işletmeler elde ettikleri karlılığı daha çok emek ve daha fazla birimle yapmaya çalışırdı,
şimdi ise daha az emek ve daha az birim/döngü ile daha fazla kara çevirmiş vaziyette.
Üretirken az , kazanırken DAHA FAZLA' nın peşinde. Bununda sebebi toplumdaki tasarruf bilgisinin eksikliği.
Vergilerin en yüklü olanı (KDV ve ÖTV) HARCAMA ÜZERİNDEN alınmakta. Vergi sisteminde bile bakış açısı aynı. Enflasyonun konuşulduğu dönemdeki vergi artışları bunu çok net anlatıyor.
KDV : %8 --> %10 %18 -->%20
Tasarruf bilgisi eksikliği değil ekonomi kültürü eksikliği. Bu ülkede evladi tip okuduğu icin hukuk okudugu icin mühendislik okuduğu icin sevinen gurur duyan cok aile gördüm. Fakat evladi iktisat okuduğu icin sevinen gurur duyan aile görmedim. Bu arada 48 yaşındayım.
SilToptan bir alt-ust olus gerekiyor belki de.TUIK'in uydurma verileri, carpitilmis fiyatlar bana durgun ve pis bir su birikintisini hatirlatiyor. Bazen yeniden insaanin yolu yikimdir.
YanıtlaSilDibe vurmadan yükselemeyiz. (Quote: Fight Club)
SilSöz konusu ülke ekonomileri olduğunda dibin dibi vardır, asla yükselemeyebiliriz. Düşen bıçağı en kısa sürede tutmak mecburiyetindeyiz. Ancak bunlar şimdiki hükumet düşmeden olacak şeyler değil.
SilHocam, halen bakanlıklarda tanıdığınız vergi müfettişi, bürokrat tanıdıklarınız var mı, veya sizinle iletişim kuran yeni nesilde müfettiş, gelir uzmanı, sgk uzmanı... var mı? onlar uygulanan bu ekonomi-vergi politikalarını işin mutfağından nasıl görüyorlar?
YanıtlaSilaçgözlülük sonu yıkımdır
YanıtlaSilBir açıdan da açgözlülük ve doyumsuzluk ilerlemenin sebebidir.
Siliyi yönde ilerlemenin sebebi bilimdir
Silaçgözlülük ve doyumsuzlukla ile kötü yönde ilerlenir bunun sonucuda yıkımdır.
Daha fazlasını istemeyen, sahip olduğuyla yetinen insanın ilerleme için yeterince motivasyonu olmaz.
Silaçgözlülük nedir?
Silhttps://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3549345
https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/70652
Elon Musk ihtiyacından daha fazlasını istemeseydi, Tesla olmazdı.
Sil"...Düğünde döviz ve TL cinsinden 21 milyon 200 bin liralık nakit toplanırken, geline ise 2 kilo altın takıldığı öğrenildi..."
YanıtlaSilhttps://onedio.com/haber/milyonlarca-lira-masada-sergilendi-asiret-dugununde-toplanan-para-dudak-ucuklatti-1242121
Genel olarak böyle büyük düğünlerde ki takı ve paralar gelir kaydına, servet edinimine girmiyor mu vergilendirilmiyor mu? para takan kişilere nerden buldun taktın denilmiyor mu?
Türkiye'de nerden buldun yasası yok.
SilNereden bulursan bul vergimi öde yasası var.
SilNereden buldun yasası cikaran son siyasi iradenin başına gelenleri gördük. O yüzden kimse kolay kolay çıkaramaz bu yasayı artik.
SilMuhalefet iktidara kesin çıkarır. 100%.
SilYaklaşık 20 yıl yurt dışında yaşadım, şimdi yılın altı ayı Türkiye'de yaşıyorum. Gelirim döviz cinsinden.
YanıtlaSil2023 Ağustos'undan bu yana dolar %30 arttı, 2023 Ağustos market, kafe, taksi gibi giderlerimi yazmışım, 2024 Ağustos'ta %108 artmış TL bazında (kişisel enflasyonum). 2023 Ağustos'ta dolar 26 lira gibiyken bile TL değerli diyordum, şimdi aşırı değerli olmuş. %108-%30=%78, dolar yıllık %5 değer kaybetti desek, .78*.95=74. Geçen ağustosa göre TL, dolara göre %74 değerli (hesabı doğru yapmışımdır umarım).
Türkiye'de kafe ve restoranlarda yeme kültürü çok artmış. Bunun iyi bir şey olduğunu düşünmüyorum. Misafirleri evde yemeğe davet etmek gibi güzel şeyler yok denecek kadar azalmış. Coğunlukla dışarıda yeniyor, ya da eve sipariş ediliyor. Kahve bile genelde evde içilmiyor. Orta büyüklükte kafesi olan bir tanıdıkla konuştum, o kafeden çok büyük paralar kazanmak istiyor, gelir beklentisi aşırı yüksek, öyle iki üç beyaz yakalı maaşı kazanmak onu kesmez.
Enflasyona bir sebep de haddim olmayarak ben kendi gözlemimi söyleyeyim. İnsanların hayalleri var. Büyük veya küçük. Mesela bir tanıdığım yaylada çok küçük de olsa bir evi olsun istiyor. Bu hayaline kavuşmak için sattığı tarım ürününü satabildiği kadar yüksek fiyata satması lazım. Sattığı ürün dağda kendi kendine yetişen, hasat masrafı dışında bir maliyeti olmayan bir ürün. Yani geçen sene kilosunu 40 liraya sattığı ürünü 20 liraya satsa bile yine zarar etmezdi. Ama hayalinden vazgeçmek zorunda kalırdı.
YanıtlaSilSayın Eğilmez,
YanıtlaSilÖncelikle bu güzel yazı için teşekkürler. Uzunca bir süredir makroekonomik gelişimleri ve bu konuda farklı yorumları izliyorum. Yorumcuların önemli bir kısmı "yapısal reform"lardan bahsediyor ancak şimdiye kadar bu yapısal reformların neler olması gerektiğini açıkça belirten bir yazıya rastlamadım. Yapısal reformların yoğun bir şekilde siyasetle ilgili olacağı açık. Bu detaya girmenin ülkemizde oldukça korkutucu sonuçları olabileceğinden hareketle üstü kapalı geçiliyor olabilir.
Bir sonraki yazınızda "yapısal reform ihtiyaçları" konusunu ele almanız ve bu konuya açıklık getirmeniz mümkün olabilir mi?
Bence olamaz. Çünkü hocanın bu platformda en az 5 yazısı , ayrıca Remzi Kitabevi'nden çıkmış bir kitabı var.Hocamızın kararı, bu yapısal reform sorularına artık cevap vermemek yönünde.Kusura bakmayın.
Sil"...yapısal reformların neler olması gerektiğini açıkça belirten bir yazıya rastlamadım..."
Silciddi misin gerçekten? yapısal reformlar üzerine blogda kaç yazı var arama butonunu kullanmayı dene. Bir zahmet hocanın kitabını satın da al.
Adsız27 Ağustos 2024 08:52
SilGünümüzde kitap okumak için hem vakit yok, hem de yorucu.
O yüzden, hocanın bir yazıyla bunu özetlemesini istememden doğal ne var?
Artık kim kitap okuyor ki?
O da var:
Silhttps://www.mahfiegilmez.com/2018/06/yapsal-reformlar-el-kitab.html
Kıymetli hocam yine çok isabetli ve bilgilendirici bir yazı olmuş. Fiyat mekanizmasının belini kıran, esnaf, işletmeci, sermayeyi temsil eden bütün bileşenler ve kim varsa okumalı, ders çıkarmalıdır. Teşekkürler hocam.
YanıtlaSilBenim gözlemime göre laik Türkiye'nin bu yapısını korursak, şeyhlere,dervişlere ,müritlere izin vermezsek her türlü zorluğun üstesinden geliriz.Yeter ki Atatürk ilke ve inkilaplarına bağlı kalalım.Üniversitelerimizi,devlet kurumlarımızı irticacılardan koruyalım.
YanıtlaSilNeden her meseleye Atatürk bu durumda ne yapardı diye bakmıyoruz? Her sorunumuzun çözümü orda bence.
YanıtlaSilsayın hocam 2020 pandemi ile başlayan 2021 "kkm mucizesi" ile ayyuka çıkan varlık balonlarının sönmesi borsa ile başladı diyebilirmiyiz?
YanıtlaSilDiyemeyiz :)) Türkiye de hiç bir şey uzun zamandır serbest piyasa şartlarında fiyatalanmıyor/fiyatlanamıyor o nedenle borsa da sanki serbest piyasa şartları varmış gibi işliyor diye düşünmek yanlış. Borsa tam bir kumarhane şeklinde işliyor, işin içinde kara para aklamaktan, her türlü manipülasyon ve masa-sandalyeden ibaret şirketlerin halka arzına vb onlarca hikaye var. Velhasıl yarın bakarsın borsa 20bin olmuş neden olmuş niçin olmuş önemli değil, birilerinin para aklayası gelmiştir, birilerinin soyulası gelmiştir vs. Borsada güzel bir deyim vardır 'Mesele bir hissenin fiyatını artırmak değildir, mesele artırdığın fiyattan alacak aptalı bulmaktır.' dolayısıyla ya aptal bulunacağına dair bir kanaat oluşursa yada aklanacak bir şeyler varsa borsa yine çıkar.
SilBenzer durum konut/rant ekonomisi için de geçerli toplumun yarısının bir evi yok ama birilerinin binlerce onbinlerce dairesi mülkü var. Konut da şahane bir para aklama mecrası ve yüksek kar alanı ve mevcut iktidarın varlık sebebi rant ekonomisi, ne zaman konut-inşaat piyasasının ayağı takılsa hemen şapkadan bir tavşan çıkıveriyor, ülkeye maliyetine bakılmaksızın. Nas ekonomisi faiz sebep enflasyon sonuz zırvasının esası rant ekonomisini kurtarmaktı. Faiz indi piyasa krediye boğuldu konut fiyatları uçtu, satışlar coştu vs sonra çok yükselen fiyatlara talep azalınca kiralara operasyon yapılıp çılgın kira artışlarına gidildi ki binlerce evi olan ya evini satacak köşeyi dönecekti ya yüksek kiradan. Tabi karapara ayağını unutmamak gerek ne kadar yüksek fiyat o kadar kolay aklama.
Varlık balonlarındaki inşaat-konut hikayesinde balon nalsıl oluştu onu bilirseniz nasıl söneceğini yada sönüp sönmeyeceğini de bilirsiniz. Konut balonları nasıl yaratıldı, şehriler nasıl oldu da son 20 yılda 3-4 katına büyüdüğü halde güya bir konut kıtlığı varmış gibi bir algı var?
-ilk önce taksitle ev al kira ödeyeceğine evinin taksitleri öde kampanyaları %15 peşinatı yatıran herkese kredi
-Sonra yabancılara konut satışı kampanyaları alan varsa hala devam ediyor.
-daha sonra kredi (hazine) garantili ucuz konut kredi kampanyası
- En son NAS...
-ve arada Rusya-ukrayna savaşı oldu konuta talep coştu koş sende al, deprem oldu bak depremzedeler talep yarattı koş sen de al geç kalma vb yurt dışında satış olsun diye teşvikler harcırahlar onlar bunlar... Rant için her şey mübah...
Tabi tüm bunlar sonsuza kadar gidebilir bir süreç değil, toplumun taşıyabileceği bir borç ve harcanabilir bir gelir sınırı var. O sınır çoktan doldu ve ilk şokta toplumun %70-80 i yoksulluk sınırını altına düşüverdi, bu bir son değil başlangıç...
Özetle, ister borsa ister konut ister başka kalem hangisi zıvanadan çıkıp kantarın topuzu kaçırıldı ve çeşitli yöntemlerle fiyatları olmadık çıkarıldıysa belki şapkadan yeni tavşanlar çıkarılarak bir süre daha bu devran sürebilir ama eni nihayetinde döviz bazında hem borsada hem konutta tarihte görülmedik ucuzlukta alım yapılabilir fırsatlar oluşacak ama bu sürece nefesini yeter, hem akıl sağlığı hem maddi imkan bakımından ayakta kalabilirseniz. Genel bir kabul vardır ekonomide bir malın fiyatı olması gereken ortalama eğriden ne kadar yukarı saparsa o ölçüde yine ortalama eğriden aşağı da sapacağıdır. Yani nasıl ki bu kadar yüksek fiyat olmamalı diye şaşırıyorsan yarın bu kadar da düşmemeliydi denilen bir süreç yaşanacak. O tersi süreç henüz başlamadı başladığında çok net hissedersiniz :))
Uzun yorumunuz için teşekkür ederim ama diyemeyiz dedikten sonra benim söylediğimi söylemişsiniz "Genel bir kabul vardır ekonomide bir malın fiyatı olması gereken ortalama eğriden ne kadar yukarı saparsa o ölçüde yine ortalama eğriden aşağı da sapacağıdır"
SilMahfi Hocam'a herkes yapısal reformları soruyor. Bu konuda kitabı olduğunu yazmaktan yorulduğunu düşünüyorum. Haddim olmayarak kendisine asistanlık yapmaya çalışayım:
YanıtlaSil1)Yapısal Reformlar ve Türkiye, Remzi Kitabevi (ISBN: 978-975-14-2088-6). Online alışveriş sitelerinden alabilirsiniz.
Ayrıca bakınız:
2)https://www.mahfiegilmez.com/2012/01/nedir-bu-yapsal-reformlar.html
3)https://www.mahfiegilmez.com/2014/03/yapsal-reformlar-rehberi.html
4)https://www.mahfiegilmez.com/2018/06/yapsal-reformlar-el-kitab.html
Hocam bazı finanscilar var ki nedense toz pembe tablolar çiziyor. Dun de bunlardan meşhur olan birisini dinledim. Şöyle dedi; enflasyon baz etkisiyle düşüyor. Eylul başında yüzde 53 e sonraki aylarda da düşüş devam edecek ve yil sonunda yuzde 40 olacaktır dedi. Ayrica fed in eylül ayinda faiz indirimlerine başlamasıyla bize de döviz akacak ve merkez bankasının işi daha kolay olacakmış . Iktisatci ile finansci arasındaki fark tam da bu sözde analiz de ortaya çıkıyor hocam. Ben de diyorum ki; 1. Eylül den itibaren baz etkisi ve mevsimlik olumlu etkiler ortadan kalkiyor. Enflasyon nasil oluyor da düşüş trendinde olacak. 2. Ticari krediler basta olmak üzere finansmana erişimin cok zorlaştığı son aylarda Konkordato ve iflas başvuruları artmis ve artmaya devam ediyor bu üretim tarafini zayıflatıyor peki bu arz azalış i enflasyon uzerinde yukarı yönlü baskı olusturmayacak midir. 3. Cok değil daha pandemi döneminde helikopterle dolar dağıtıldı neden ülkemize dolar yagmadi da şimdi yağacak. Fed bizimle swap bile yapmadı. 4.yine kisa vadeli borç stokumuz rekorlar kirarken net döviz rezervimiz bu kadar zayıflamış iken üstelik kamu borç stokunun bile neredeyse % 65 i dovize endeksli iken ve cari acik ekonomik aktivasyonlar zayıfladığı için her ne kadar azalsa bile 30 milyar dolar civarinda olacağını yahmin ediyorum ki böyle bir durumda olası kur şoku ödemeler dengesi krizine yol açarsa yine enflasyon dusmeye de vam edecek midir. 5.yuksek bütçe açığı ekstra enflasyonist baski olusturmuyor mu peki. 6. Işsizlik artışı ve işletme iflaslari vergi gelirlerini düşürmeyecek midir. Talep düştükçe yeni yatirimlar olmadıkça büyüme momentumu daralmaya başlayınca hangi dis fon girişleri gelebilir ki böyle bir ekonomiye. Kısacası hocam iktisatçı ekonominin tümüne bakarak analizler yaparak analitik perspektif ile değerlendirme yaparken finanscilar reel tarafa yani esas ekonomiye bakmak yerine salt mali tarafa bakarak ki üstelik bazıları mali taraftaki kirilganliklari da yok sayarak sadece bazi rakamlardaki göreceli iyileşmeyi ön plana cikararak pembe tablo çiziyor. Üstelik bu finansci kesime ekonomist etiketi yapistiriliyor. Guler misiniz aglar misiniz hocam!. Uretim bölüşüm istihdam prodüktivite mal hizmet dış ticaret dengesi rekabet gücü yani reel olan hiçbir iktisadi parametre önemsenmiyor nedense. Finans kapital büyüdükçe finanscilar iktisatçı gibi algilanmaya başladı. Bence yanlış benimseme yaşanıyor. Saygilar hocam.
YanıtlaSilBakalım Mahfi beyin cevabı ne olacak:
YanıtlaSil"Putin'den, Merkez Bankası'na uyarı"
26 Temmuz 2024'te, Rusya Merkez Bankası politika faizini "200 baz puan" artışla "yüzde 18"e yükseltmişti.
Rusya'da resmi enflasyon oranı "yüzde 9" seviyesinde. Merkez Bankası, bu oranı "yüzde 4"e düşürmeyi hedefliyor.
Ancak 26 Temmuz'daki faiz artışına rağmen, şirket ve tüketici kredisi kullanımı da yükselişte.
Başkent Moskova'da Rus yetkililerle ekonomi zirvesinde buluşan Putin, bu durumu "garip" buldu.
Kredi kullanımındaki artışın enflasyonun yükselmesine neden olduğunu belirten Putin, şöyle konuştu:
"Mali sektördeki hızlı gelişimin olumsuz sonuçları son derece önemli, bu hassas bir konu.
Mal ve hizmet arzını artırarak her şeyden önce enflasyonla sistematik olarak mücadele edilmesi gerektiği açıktır.
Hem hükümetin hem de Rusya Merkez Bankası'nın dikkatini bir kez daha çekiyorum, enflasyonu azaltmak için eşgüdümlü eylemlerin verimliliğini artırmak gerekiyor."
Kaynak:
https://www.diken.com.tr/hem-faiz-hem-krediler-artti-putinden-merkez-bankasina-uyari/
Rusya, savaşta ve ciddi ambargo altında. Ona rağmen enflasyonu bizden düşük. Siz ona bakın, gerisi hikaye.
Sil"Yapısal Reform - Mapısal Reform" demiyorsunuz Putin konuştuğu zaman Mahfi bey.
SilRusya'nın yapısal reformlara ihtiyacı yok galiba size göre...
Olmaz olur mu? Yapısal reformlara fazlasıyla ihtiyacı var ama unutmayın ki onlarda bizde olmayan doğal faz ve petrol var. Bizde o da yok. Onun için bizim açımızdan yapısal reformlar olmazsa olmaz koşuldur.
SilYapısal reformlar halkın tümünün ülkenin nimetlerinden faydalanması için gerekli olan reformlardır bunlar demokrasi toplumsal eşitlik hukuk vergi adaleti bilim yolunda ilerlemedir. ayrıcalıklı gruplar yapısal reformlar olmadanda ülkenin nimetlerini açgözlü bir şekilde ilerleyerek yiyorlar zaten .
SilSizin yazılarınızı okumak ekonomi ve politika konularindaki bilgilerimi çok genişletti. Bunun için çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilHer alanda bu kadar bozulmanın kasıtlı olduğunu düşünüyorum. Yani bilerek ve isteyerek. Katılır mısınız?
Gibi.
SilMahfi beyi bilemem ama ben katılıyorum.
SilKısmen bilerek kısmen cahillikten
Silaçgözlülükden
SilTahminize göre, bu yıl kişi başı milli gelir kaç bin dolar olur (yaklaşık olarak)?
YanıtlaSil13 bin dolar civarında
SilYarın bugünden kötü olacak diyebiliriz siyasiler ise gelecek ay bu aydan iyi olacak ,6 ay uyuyup uyansak şahane ekonomimiz olacak diyeli yıllar geçti😔
YanıtlaSilMerhaba hocam, doların enflasyondan düşük tutulması sebebiyle gerek harcamadan fazla tl geliri olanlar gerek Türkiye de çalışıp kazancının bir kısmını yurt dışına gönderenler alması gerektiğinden fazla dolar/döviz alabilir hale geliyorlar bu ister yurt dışına gitsin yada gitmeden olması gerekenden fazla döviz alınabilir hale gelinmesi açıklanan cari açık dışında bir döviz kıtlığı yaratan bir unsur mudur, onlar da cari açığa dahil midir?
YanıtlaSilKonuyu netleştirmek için şöyle bir kaç örnek vermeye çalışayım; Mevcut dolar kuru 34 ama olması gereken 2x yani 68 olsun. Bu durumda bir asgari ücretli mevcut kura göre 500 dolar geliri varken harcamada satın aldığı ürünün enflasyonlu geliri olması gereken kura göre olduğu(öyle varsayıyoruz) için aslıda geliri 250 dolar bu sizin GSMH nin yüksek görünmesi için kurun baskılanması açıklamanızın mikro örneği ama benim gelmek istediğim nokta bunun tersi durumu yani asgari ücretli tasarruf yapıp kalan parasını dövize çeviremediği için pek olayın konusu değil. Daha çok mesela bir adam 5 maaş alıyor, yada milyon tl aylık geliri var, yada Türkiye'de çalışan bir göçmen olsun. Çok kazanan kazancının çok azını harcayıp çoğunu tasarruf edebilir ve olması gereken kur düşük tutulduğu için alması gerekenin 2x dolara sahip olabiliyor (yani tasarrufu yüksek kimseler dolar bazında 2x zenginleşiyor). Yada göçmen asgari ücret alsın ama kıt kanaat idare edip kazandığının yarısını döviz alıp ülkesine göndersin dolayısıyla kur doğru olsa 125 dolar gönderebilecekken kur baskılandığı için 250 dolar gönderiyor vb...
Şimdi bir kur şoku yada ödemeler dengesi krizini ötelemek için carry-trade'e %40 dolar faizi veriliyor bu yıllık 20milyar dolar civarı dolar faizi ve cari açık, bir bu kadar da içeride yerli Tl geliri artıyor dolayısıyla dolar alabilir tasarruf artışı sağlanıyor...
Diğer taraftan Varlık Fonu (Türkiye Varlık A.Ş.) diye bir yapı var denetime kapalı, döviz cinsi borçlanmaları, taahütleri vb pek bilgi sahibi olmadığımız kiminin ikinci hazine, kiminin karadelik dediği bir yapı var. Yada seçim öncesi BOTAŞ'ın Rusya'dan aldıklarını borçlandığı söylentisi kimi 20milyar dolar borcu var diyor kimi 60 milyar dolar.
Sonuç olarak Türkiye'nin döviz açığı-ihtiyacı görünenin bir kaç katı olabilir mi? Dolayısıyla döviz kıtlığı artışı tüm zamanların en sert şekliyle ilerliyor olabilir mi?
Yaşananlar karşısında cari açık ve bir yılda ödenmesi gereken dış borç, borç faizi vb gibi sanki idare edermiş gibi görünen durumdan farklı çok daha hızlı büyüyen döviz kıtlığı yaratan bir kartopu olduğunu düşünüyorum.
Hesaplama yönteminden pek emin olmasam da 2018 de toplam dış borcumuz 427 milyar dolarmış geçen zamanda 185milyar dolar arttığını hesaplıyorum ve olması gereken dış borç 612milyar dolar ama resmi dış borç (bu yılın ilk çeyreği) 507milyar dolar aradaki fark 105milyar dolar sadece geçen 6-7 yılda görünenin dışında bir borcumuz oluşmuş gibi. Türkiye hiç olmadığı kadar çok katmanlı yüksek bir döviz cinsinden borç-taahüt-açık sarmalında. Bu sarmalın yaratacağı yoksulluk ve diğer sorunları düşünce asıl hikaye henüz başlamamış görünüyor.
Enflasyon, devlet için de çok büyük bir sorun. Enflasyon muhasebesine geçildi. Bundan sonra devletin alacağı gelir vergileri ciddi anlamda azalacak.
YanıtlaSil3 yıldır acı şekilde yaşadığımız enflasyondan kurtulmaya bu kadar yakınken "sorun sadece enflasyon değil" konusunu işlemek sabit gelirli vatandaşa büyük haksızlık. 3 yıldır sürekli yara aldık üzüldük, fiyatlar durulmaya başlamışken bari birazcık sevinelim. buna da mı hakkımız yok? hep olumsuzluk hep olumsuzluk.
YanıtlaSilEnflasyondan bu şekilde kurtulamayız. Fiyatların durulması baz etkisiyle oluyor. 2 ay sonra o da bitecek. Sonra yine enflasyon.
Silülkemize haksızlık yapmayalım: yüksek reel faizle ekonomi daralıyor, enflasyon düşüyor. sadece baz etkisi demek haksızlık oluyor. son 5 ayki eğilime bakarsak belirgin düşüş var. piyasa profesyonelleri 12 aylık enflasyon beklentisi %30un altında. tcmb faizi ise bileşik %60dan fazla. yani beklentiye göre fahiş reel getiri sunuluyor. enflasyonun düşmesi ekonomi bilimine gayet uygun. nitekim yüksek faiz ve ekonomik daralma yüzünden borsa düşüyor. Ayrıca "faiz düşürülmeli" görüşünüzle "enflasyon düşmedi" yorumunuz çelişkili değil mi?
SilHayır değil. Çünkü ben en baştan beri tek başına faiz artırarak Türkiye'deki enflasyon sorunu çözülemez mutlaka yapısal reformlarla desteklenmeli dedim hep. Yapısal reformlar yapılmadı ve yapılmaya niyet olmadığı görülüyor. Bu durumda faizi yüksek tutup da carry trade cileri kazandırmanın anlamı yok.
Silcarry tradeciler kazanmasın diye faiz indirimi yapmak, enflasyon mücadelemize darbe vurur. kısır döngüye tekrar gireriz. onun yerine döviz kurunun biraz yükselmesi için tcmb döviz alışını arttırabilir. carryden kazanma imkanları ortadan kalkar. pire için yorgan yakılır mı? kaldı ki enflasyon düşmeden faiz indirimi yapılmasının nas politikasından ne farkı var?
SilHangi mücadele? Enflasyon kendiliğinden baz etkisiyle düşüyor, ortada bir mücadele yok.
Silbu kadar yüksek reel faizi yüklenmek bir mücadele değil de nedir? İktisat bilimi ne der: reel faiz yükselince enflasyon düşer. bu düşüşe neye göre baz etkisi diyorsunuz?
Silarsa-tarla enflasyonuna bakın gerçek enflasyon bu ikisi
SilKoronavirüs salgını süreci sonrası ülkemizde mal ve hizmet fiyatlarının arz ve talebe göre oluşmadığı kanaatindeyim. Buna şu örneği vermek isterim hocam: Et fiyatları kasaplar tarafından arzda artış olmasına ve talepte azalma yaşanmasına rağmen düşürülmeyerek yüksek tutuldu. Fiyatlar artarken yapılan zamlar anında tüketiciye yansıtılırken fiyatlar düşünce tüketiciye yansıtılma olmuyor veya gecikmeli oluyor. Bizde ve ve kısmen de dünyada salgın süreci sonrası piyasa yapısı, tedarik zincirinde ve kapasite kullanımında bozulma yaşandı.
YanıtlaSilBizdeki piyasa yapısı bozulmasında uygulanan yanlış ekonomi politikalarının etkisi korona virüs etkisinin on katı fazla.
SilDüşük faiz gelecekten parayı çalmak mıdır hocam? harcamaları öne çekmek iyi birşey mi yoksa az artırmak daha mı iyi dengeyi neden tuturamıyoruz terazi bir tarafa kayması çokta iyi birşey değil gibi
YanıtlaSilEnflasyondan düşük faiz "eline geçen parayı harca ya da değeri düşmeyen mallara harca" demektir. O da enflasyonu artırır.
SilElinize sağlık. Bıkmadan usanmadan yeni yazılarınız, yeni kitabınız, youtube ve tv yayınlarına katılımlarınızla bizi aydınlatmaya devam ediyorsunuz.
YanıtlaSilSağ olun.
Sil"...Bazı satıcılar, enflasyonun böyle devam edeceğini buna karşılık her ay fiyatı artırmasının mümkün olmayabileceğini düşünerek fiyatı geçmiş enflasyonun da üzerinde artırmaya yönelir. O zaman fiyatı (yüzde 17,7 kâr edecek şekilde) 1.060 lira değil, mesela 1.150 lira olarak belirler..."
YanıtlaSilBu durumda fahiş kâr amacı gütmeyen esnaf ne tarz bir fiyatlama yapabilir sizce? Ne tarz bir yöntem izlemelidir?
Enflasyon kadar yapsa yeter.
SilMahfi bey Mahfi hocam yazılarınızı sürekli okuyup herkese tavsiye ediyorum. Ekonomi 101 dersi gibi bir çok temel bilgiyi sayenizde öğreniyoruz. Hocam yazınızın son kısmını slogan haline getirmistim. Herkes çok gülmüştü. Türkiye'de her şey bugün yarından daha iyi olacak...Anlatım bozukluğu var olur olması lazım ama olacak da umut var gibi ama yok işte.
YanıtlaSilTürkiye'deki en büyük ekonomik sorun enflasyon değil..ÖTV!normal vatandaş için:dünyada standart fiyatı belli olan herşeyi adına Ötv denen deli dumrul vergisi saçmalık yüzünden 2-3 katı pahalıya almamız..almak zorunda bırakılmamız.üstelik bu zengin fakir her kesimden insanın muzdarip olduğu birşey..zengin için,0km mercedes s serisi araba dünyanın her yerinde 120--130 bin dolar..bizde ötv yüzünden 400-450 bine satılıyor.16-17milyon tl ye denk geliyor..orta halli vatandaş için son model iphone dünyanın her yerinde 1500 dolar..bizde iki katından fazla 100bin tl nin üstünde..fakir vatandaş için dünyanın her yerinde bigmac menü 3-3,5dolar..bizde 7dolar 260lira..dünyanın her yerinde bir kutu bira 1 dolar bizde 2dolar..70tl.dünyanın her yerinde aynı marka aynı şişe viski 10 dolar bizde 30 dolar,1600-1700tl.yeter artık..şu ülkeyi dünyanın en yaşanmaz ülkesi yapmayı bırakın artık!make Türkiye livable again!bu ülkeyi yeniden yaşanabilir yapın.siyasette bu sloganla seçime giren kişi,sandıkları net süpürür.
YanıtlaSilmercedes-iphone-big mac-viski-bira için yazdığın ötv az ben iktidara gelsem ötv yi iyice incelerim başka zengin mallarınıda eklerim ve ötv yi iki misline çıkarırım ve verginin tamamını en alt gelir gurubuna maaş olarak dağıtırım ötv artışına rağmen hala lüks tüketime talep düşmüyorsa üç misline çıkarırım talep yükselmesi durana kadar ötv yi arttırırım ve ötv yi alt gelir gurubuna maaş olarak veririm işde o zaman Türkiye livable again! olur.
Sil